Bunları yapmayın
G-ıybet kadar dinî hay-a-tı alt-üst eden, birlik ve beraberliği temelinden dinamitleyen, kardeşliği yerle bir eden, insanları birbirine düşman eden başka bir hastalık düşünmek zordur.Fakat yazık ki, Kur'an ve Sünnet'in onca ikazına rağmen, günümüz toplumunda halen som altın gibi rağbet görebilmektedir. Üstelik kişisel planda da kalmayarak, gazeteler, dergiler, radyo, televizyon ve internet aracılığıyla virüs gibi bütün bir toplumu sarmıştır. Bu "g-ıybet kültürü" önü alınmadığı takdirde toplumu çürütecek bir hastalıktır. Z-ira Rasulullah s.a.v. Efendimiz bu bulaşıcı hastalığın tahribatından söz ederken; "Denize bulaşsa deniz-i dahi bozar." (Ebû Davud) buyurmuştur.
İşte bu kişisel ve toplumsal tahribatından dolayı Kur'an-ı Kerim'de "Ölü kardeşinin etini yemeye" benzetilen g-ıybet, pek çok hadiste gayet tehditkâr ifadelerle yasaklanmıştır. Bunlardan bazılarında z-ina etmekten (Münz-iri, et-Terğib) ve faiz yemekten daha kötü sayılmıştır. Çünkü z-ina eden kimsenin tevbesi kabul edilir. Fakat g-ıybet edenin durumu böyle değildir. Onun affedilmesi, öncelikle g-ıybeti edilen kimsenin affetmesine bağlıdır. G-ıybetin faiz (riba) ile mukayese edilmesinde ise, ayrı bir incelik vardır. Bilindiği gibi faiz dinimizce çok kötülenen ve şiddetle yasaklanan bir günahtır. Çünkü faizde haksız kazanç elde edilmekte ve insanlara zarar verilmektedir. G-ıybette ise bundan daha ağır bir cürüm işlenmekte, insanın manevi şahsiyetine, şeref, namus ve haysiyetine tecavüz edilmektedir. İslâmiyet ise insana çok büyük değer verdiği için, onun manevi şahsiyetini malından üstün tutmaktadır. **İşte bu yüzden Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz: "Ribânın en kötüsü, haksız yere müslümanın ırzını (manevî şahsiyetini) rencide etmektir." **(Ebu Davud) buyurarak g-ıybetin pis bir günah olan faizden daha pis bir günah olduğuna dikkat çekmektedir. Rasulullah s.a.v. bu günahı işleyenlerin ahiretteki halini şöyle tasvir eder:
"Miraç gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini tırmalıyorlardı. Ey Cebrail, bunlar da kim, diye sordum. Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir." (Ebu Davud) **Sahabe ve eyliyanın g-ıybeti: ** İmam-ı Gazalî Hazretleri'nin buyurduğu gibi, dinimiz-i bize ulaştıran Ashab-ı Kiram Hazretleri'dir. Onların bazı hallerini hoşa gitmeyecek şekilde mübalağalı bir tarzda anlatmak haramdır. Onlardan sadece birini kötülemek dahi insanın kendine vereceği en büyük zararlardandır. Hem böyle bir davranış, Allah Tealâ'nın onlardan razı olduğunu bildirdiği ayetlere inanmamak manasına gelir. Ashab-ı Kiram'ın hepsi de adil, salih, evliya ve müçtehittirler. Bu güz-ide topluluk, pek çok ayet ve hadisle methedilerek üstünlüklerine işaret edilmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
Aman ashabım hakkında söz söylemekten sakının; aman sakının. Asla benden sonra onları hedef almayın. Onları seven beni sevdiği için sever; onlara buğz eden, bana buğz ettiği için buğz eder. Onlara ez-iyet veren bana ez-iyet vermiş, bana ez-iyet verense Allah'a ez-iyet etmiş sayılır. Allah'a ez-iyet vereni de, Allah hemen cezalandırır."Evliyanın, özellikle de Sâdât-ı Kiram'ın g-ıybetini yapmak, onlara münkirlik etmek, haklarında ileri geri konuşmak da son derece tehlikelidir. Cenab-ı Hak hadis-i kudside buyurur ki: "Her kim benim veli kullarım¬dan birisine düşmanlık ederse, muhakkak ben ona savaş açarım." (Buharî). Allahu Tealâ ile harp eden bir kimsenin tevbe etmedikçe iflah olmayacağı muhakkaktır. **Cemaatlerin g-ıybeti: ** Farklı metod ve meşrepte dine ve millete hizmet eden gruplar her zaman olmuş ve olmaya da devam edecektir. Gayede bir olmak, bid'at ehli olmamak, müspet ve yapıcı olmak kaydıyla böyle grupların, cemaatlerin var olması katiyen bir ayrılık değil, aksine zenginliktir. Çünkü bunların her biri farklı kabiliyet ve yaratılıştaki insanı ele alır, onu dinine, ailesine, vatanına faydalı hale getirir. Sonuçta her cemaat farklı bir açıdan Allah ve Rasulü'nün muradına hizmet eder.Eğer gaye Allah'ın dinine hizmet etmekse diğer safta bu hizmeti yapan müslümanlardan memnuniyet duymak, hayırlı hizmetlerinden dolayı onları alkışlamak gerekir. Sırf kendi safında olmadığı için mümin kardeşlerinin hizmetinden rahatsızlık duyanlar kendilerini hesaba çekmelidir. Nice zamandan beri Allah'ın dinine değil, kendi nefislerine hizmet ettiğini anlamalı ve boşa giden ömürleri için tevbe-istiğfar etmelidirler. Elbette ki her cemaatin kendi yolunu doğru ve güzel görmeğe hakkı vardır. Fakat "Yalnızca benim yolum, benim gidişatım haktır!" demeye hakkı yoktur. Çünkü İslâm, sahih itikat sahibi herkesi meşrebi, mezhebi, his ve duygularıyla kabul eder, onlara bağrını açar. Onu sertleştiren, dar bir çerçevede ele alan, başkalarına hay-a-t hakkı tanımayan bizleriz. Allah Tealâ böyle bir anlayış ve düşünceden razı değildir. O'nun razı olmadığı bir yolda ve işte de hayır yoktur.Bazı meselelerde bazı cemaatlerin farklı kanaat ve değerlendirmelerinin olması gayet normaldir. Böyle durumlarda "Bu da onların içtihadıdır." der geçer ve üzerinde durmayız. Fakat sırf bizden farklı düşünüyorlar diye iman cephesini topa tutmak ve onlara karşı düşmanca bir tavrın içine girmek asla doğru değildir. Müminleri eleştirmek, onların g-ıybetini yapmak ve hatta bunu düşmanlık derecesine vardırmak, olsa olsa kendi kalesini topa tutmak, dış mihrakların ekmeğine yağ sürmek demektir. O yüzden Ehl-i Sünnet'e bağlı herhangi bir cemaati küçük düşürücü, kınayıcı sözlerden uzak durmak gerekir. Araplar şöyle, Acemler böyle, Türkler şöyle, Kürtler böyle… gibi genelleme yaparak bir kavmin aleyhinde konuşmak da böyledir. Ayrıca Hz. Peygamber Efendimiz'in kavmine dil uzatmak edebe aykırıdır. ** Aramızdan ayrılanların g-ıybeti:** Çeşitli sebeplerle içinde bulunduğunuz hizmette gevşeyen veya muhtelif endişe ve zaaflarından dolayı hizmetten kopan kardeşlerimiz her zaman olabilir. Ama onlar mümin kaldıkları sürece her zaman biz-im kardeşlerimizdir. Bu yüzden onları küçük düşürmek, g-ıybetlerini yapıp etlerini dişlemekten farksızdır. Ayrıca konuştuklarınız bir gün muhakkak onun kulağına gidecek ve belki bu yüzden temelli kopacak, hatta düne kadar hizmet ettiği değerlere düşmanca bir tavır takınarak zulmete düşecektir. Haliyle bu vebale de g-ıybet eden ortak olacaktır. Aynı husus saf değiştirenler için de söz konusudur. Böyle bir davranış belki güneşin ışığına sırtını dönmek kadar vahim olabilir. Fakat her şeye rağmen bu kardeşlerimiz din değiştirmemişlerdir. Öyleyse g-ıybet edilmeleri de caiz olmaz. Gittiği cemaat aleyhinde konuşmak, g-ıybet etmek, ayrılığı daha da körüklemek manasına gelir. Hem de farkında olmadan, bu manzarayı zevkle seyredenlere hizmet edilmiş olunur.Samimi müminler için, hizmetin önünü tıkayacak, manevi yakınlık, rahmet ve muhabbeti kesip ihvanı ruhsuz birer heykel haline getirecek g-ıybet ve ayrılıktan daha tehlikeli bir şey olmasa gerektir. **Ya sevabımız çok, ya aklımız yok!** Herhangi bir cemaatin veya bir topluluğun g-ıybetini yapan kimse o cemaat ve topluluğun bütün fertlerini g-ıybet etmiş sayılır. Bu gerçekten çok ağır bir vebaldir. Onların tamamı haklarını helal etmedikçe, ihtimal ki kurtulamaz. Üstelik bu tür g-ıybetlerin içine iftiranın girmemiş olması da zor bir ihtimaldir. Z-ira çoğu kulaktan dolma laflardır. Cemaatleri ve onların önündeki zatları tenkit etmenin tehlikeli bir yönü de şudur: Siz tenkit edersiniz, başkaları da sözün nereye varacağını hesap etmeden kalkar siz-i ve siz-in önünüzdeki zatları tenkit eder, farkında olmadan kafasını taşa çarpar. Böylece muhatabınıza büyük zarar vermiş ve tabii bu tahrikin baş müsebbibi olarak işlenen manevi cinayetin ortağı olmuş olursunuz.
ZİNA VE FAİZDEN TEHLİKELİ GÜNAH HANGİSİDİR? Hangi günah olduğunu tahmin edebildiniz değil mi?
İşte bu kişisel ve toplumsal tahribatından dolayı Kur'an-ı Kerim'de "Ölü kardeşinin etini yemeye" benzetilen g-ıybet, pek çok hadiste gayet tehditkâr ifadelerle yasaklanmıştır. Bunlardan bazılarında z-ina etmekten (Münz-iri, et-Terğib) ve faiz yemekten daha kötü sayılmıştır. Çünkü z-ina eden kimsenin tevbesi kabul edilir. Fakat g-ıybet edenin durumu böyle değildir. Onun affedilmesi, öncelikle g-ıybeti edilen kimsenin affetmesine bağlıdır. G-ıybetin faiz (riba) ile mukayese edilmesinde ise, ayrı bir incelik vardır. Bilindiği gibi faiz dinimizce çok kötülenen ve şiddetle yasaklanan bir günahtır. Çünkü faizde haksız kazanç elde edilmekte ve insanlara zarar verilmektedir. G-ıybette ise bundan daha ağır bir cürüm işlenmekte, insanın manevi şahsiyetine, şeref, namus ve haysiyetine tecavüz edilmektedir. İslâmiyet ise insana çok büyük değer verdiği için, onun manevi şahsiyetini malından üstün tutmaktadır. **İşte bu yüzden Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz: "Ribânın en kötüsü, haksız yere müslümanın ırzını (manevî şahsiyetini) rencide etmektir." **(Ebu Davud) buyurarak g-ıybetin pis bir günah olan faizden daha pis bir günah olduğuna dikkat çekmektedir. Rasulullah s.a.v. bu günahı işleyenlerin ahiretteki halini şöyle tasvir eder:
"Miraç gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini tırmalıyorlardı. Ey Cebrail, bunlar da kim, diye sordum. Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir." (Ebu Davud) **Sahabe ve eyliyanın g-ıybeti: ** İmam-ı Gazalî Hazretleri'nin buyurduğu gibi, dinimiz-i bize ulaştıran Ashab-ı Kiram Hazretleri'dir. Onların bazı hallerini hoşa gitmeyecek şekilde mübalağalı bir tarzda anlatmak haramdır. Onlardan sadece birini kötülemek dahi insanın kendine vereceği en büyük zararlardandır. Hem böyle bir davranış, Allah Tealâ'nın onlardan razı olduğunu bildirdiği ayetlere inanmamak manasına gelir. Ashab-ı Kiram'ın hepsi de adil, salih, evliya ve müçtehittirler. Bu güz-ide topluluk, pek çok ayet ve hadisle methedilerek üstünlüklerine işaret edilmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
Aman ashabım hakkında söz söylemekten sakının; aman sakının. Asla benden sonra onları hedef almayın. Onları seven beni sevdiği için sever; onlara buğz eden, bana buğz ettiği için buğz eder. Onlara ez-iyet veren bana ez-iyet vermiş, bana ez-iyet verense Allah'a ez-iyet etmiş sayılır. Allah'a ez-iyet vereni de, Allah hemen cezalandırır."Evliyanın, özellikle de Sâdât-ı Kiram'ın g-ıybetini yapmak, onlara münkirlik etmek, haklarında ileri geri konuşmak da son derece tehlikelidir. Cenab-ı Hak hadis-i kudside buyurur ki: "Her kim benim veli kullarım¬dan birisine düşmanlık ederse, muhakkak ben ona savaş açarım." (Buharî). Allahu Tealâ ile harp eden bir kimsenin tevbe etmedikçe iflah olmayacağı muhakkaktır. **Cemaatlerin g-ıybeti: ** Farklı metod ve meşrepte dine ve millete hizmet eden gruplar her zaman olmuş ve olmaya da devam edecektir. Gayede bir olmak, bid'at ehli olmamak, müspet ve yapıcı olmak kaydıyla böyle grupların, cemaatlerin var olması katiyen bir ayrılık değil, aksine zenginliktir. Çünkü bunların her biri farklı kabiliyet ve yaratılıştaki insanı ele alır, onu dinine, ailesine, vatanına faydalı hale getirir. Sonuçta her cemaat farklı bir açıdan Allah ve Rasulü'nün muradına hizmet eder.Eğer gaye Allah'ın dinine hizmet etmekse diğer safta bu hizmeti yapan müslümanlardan memnuniyet duymak, hayırlı hizmetlerinden dolayı onları alkışlamak gerekir. Sırf kendi safında olmadığı için mümin kardeşlerinin hizmetinden rahatsızlık duyanlar kendilerini hesaba çekmelidir. Nice zamandan beri Allah'ın dinine değil, kendi nefislerine hizmet ettiğini anlamalı ve boşa giden ömürleri için tevbe-istiğfar etmelidirler. Elbette ki her cemaatin kendi yolunu doğru ve güzel görmeğe hakkı vardır. Fakat "Yalnızca benim yolum, benim gidişatım haktır!" demeye hakkı yoktur. Çünkü İslâm, sahih itikat sahibi herkesi meşrebi, mezhebi, his ve duygularıyla kabul eder, onlara bağrını açar. Onu sertleştiren, dar bir çerçevede ele alan, başkalarına hay-a-t hakkı tanımayan bizleriz. Allah Tealâ böyle bir anlayış ve düşünceden razı değildir. O'nun razı olmadığı bir yolda ve işte de hayır yoktur.Bazı meselelerde bazı cemaatlerin farklı kanaat ve değerlendirmelerinin olması gayet normaldir. Böyle durumlarda "Bu da onların içtihadıdır." der geçer ve üzerinde durmayız. Fakat sırf bizden farklı düşünüyorlar diye iman cephesini topa tutmak ve onlara karşı düşmanca bir tavrın içine girmek asla doğru değildir. Müminleri eleştirmek, onların g-ıybetini yapmak ve hatta bunu düşmanlık derecesine vardırmak, olsa olsa kendi kalesini topa tutmak, dış mihrakların ekmeğine yağ sürmek demektir. O yüzden Ehl-i Sünnet'e bağlı herhangi bir cemaati küçük düşürücü, kınayıcı sözlerden uzak durmak gerekir. Araplar şöyle, Acemler böyle, Türkler şöyle, Kürtler böyle… gibi genelleme yaparak bir kavmin aleyhinde konuşmak da böyledir. Ayrıca Hz. Peygamber Efendimiz'in kavmine dil uzatmak edebe aykırıdır. ** Aramızdan ayrılanların g-ıybeti:** Çeşitli sebeplerle içinde bulunduğunuz hizmette gevşeyen veya muhtelif endişe ve zaaflarından dolayı hizmetten kopan kardeşlerimiz her zaman olabilir. Ama onlar mümin kaldıkları sürece her zaman biz-im kardeşlerimizdir. Bu yüzden onları küçük düşürmek, g-ıybetlerini yapıp etlerini dişlemekten farksızdır. Ayrıca konuştuklarınız bir gün muhakkak onun kulağına gidecek ve belki bu yüzden temelli kopacak, hatta düne kadar hizmet ettiği değerlere düşmanca bir tavır takınarak zulmete düşecektir. Haliyle bu vebale de g-ıybet eden ortak olacaktır. Aynı husus saf değiştirenler için de söz konusudur. Böyle bir davranış belki güneşin ışığına sırtını dönmek kadar vahim olabilir. Fakat her şeye rağmen bu kardeşlerimiz din değiştirmemişlerdir. Öyleyse g-ıybet edilmeleri de caiz olmaz. Gittiği cemaat aleyhinde konuşmak, g-ıybet etmek, ayrılığı daha da körüklemek manasına gelir. Hem de farkında olmadan, bu manzarayı zevkle seyredenlere hizmet edilmiş olunur.Samimi müminler için, hizmetin önünü tıkayacak, manevi yakınlık, rahmet ve muhabbeti kesip ihvanı ruhsuz birer heykel haline getirecek g-ıybet ve ayrılıktan daha tehlikeli bir şey olmasa gerektir. **Ya sevabımız çok, ya aklımız yok!** Herhangi bir cemaatin veya bir topluluğun g-ıybetini yapan kimse o cemaat ve topluluğun bütün fertlerini g-ıybet etmiş sayılır. Bu gerçekten çok ağır bir vebaldir. Onların tamamı haklarını helal etmedikçe, ihtimal ki kurtulamaz. Üstelik bu tür g-ıybetlerin içine iftiranın girmemiş olması da zor bir ihtimaldir. Z-ira çoğu kulaktan dolma laflardır. Cemaatleri ve onların önündeki zatları tenkit etmenin tehlikeli bir yönü de şudur: Siz tenkit edersiniz, başkaları da sözün nereye varacağını hesap etmeden kalkar siz-i ve siz-in önünüzdeki zatları tenkit eder, farkında olmadan kafasını taşa çarpar. Böylece muhatabınıza büyük zarar vermiş ve tabii bu tahrikin baş müsebbibi olarak işlenen manevi cinayetin ortağı olmuş olursunuz.
ZİNA VE FAİZDEN TEHLİKELİ GÜNAH HANGİSİDİR? Hangi günah olduğunu tahmin edebildiniz değil mi?
